Gitgide değeri düş[ürül]en edebiyat alemimizde bu metinde
alıntı/çalıntı ve absürt popülizm konusu üzerinde duracağım. Alıntı’nın
“iktibas” olarak eskiden yıllarca bir söz sanatı olarak kullanıldığını
biliyoruz. İktibasın anlamı ilginçtir ki “ödünç alma”dır. Genelde Divan
Edebiyatı tarihinden beri Kur’an ve Hadis’ten alıntı olarak kullanılmıştır. Örneğin:
“Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
Tallâhi lekad âserekellâhü aleynâ” (Ziya Paşa)
(Allah'ın gücü kudreti zalimlere bir gün "Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize
üstün kılmış" dedirir.)
Beytin ikinci mısraı Yusuf Suresinin 91. ayetinden alınmıştır.
Bazen de bir yazarın, şairin sözünün aynı şekilde alınması da iktibas sayılmıştır. Örneğin:
Ayvaz çıkar, Hoylu çıkar,
Bir yandan Köroğlu çıkar:
“Hemen Mevla ile sana dayandım,
Arkam sensin, kalem sensin, dağlar hey!” (Orhan Veli)
(Köroğlu’ndan aldığı iki dizeyle iktibastan yararlanmıştır.)
Ancak zamanla yozlaştırılan, çarpıtılan edebiyatta artık bu söz sanatı
ne tırnak işaretlerine alınmıştır, ne de sahibinin hatrı için
belirtilmiştir. Örneğin: Fransız Kafka’nın çok değerli bir aforizmasını
“Bir kafes, kuş aramaya çıkmış… Bulmuş da kuşları, hem de birçok… Öyle
çok kuş girmiş ki kafese, kafesin dışında kalanlar kendilerini tutsak ve
yalnız hissetmeye başlamışlar. Kafesin içi sıcakmış, güvenliymiş,
içindekiler zamanla unutmuşlar önceden özgürce yaşadıklarını… Dışarı
çıkmak istemiyorlarmış, duvarları zorlamak akıllarına bile gelmiyormuş.
Hâlbuki açıkmış kafesin kapısı, hani o kendi istekleriyle girdikleri
kapı…” (Franz Kafka)
Daha sonra aynen şu şekilde Ferid Edgü Binbir Hece’de kullanır:
“bir kuş bir kafes aramak için uçtu.
ve kanatları boş olarak döndü yanmış ormana.”
Hatta kitap ismi olduğu bile görülmüştür.
Tam da bu noktada edebiyatta çalıntı-alıntı karmaşasını belirtmek
gerekir. Çalıntı, alıntının belirlenmemiş şeklidir. Alıntıda dediğimiz
gibi cümle ya da kısa metin tırnak içinde, ayraçlarda başkasına ait
olduğu belirtilir. Ya da kimi zaman kaynak göstermek için, * işareti ile
dipnot olarak kime ait olduğu belirtilir. Alıntının italik olarak
yazımı da çok yaygın olmuştur. Ayrıca bunun belirtilmesinin sebebi ise
araştırmak, ilgilenmek isteyen okuyucuya yardımda bulunmaktır, hedef
göstermektir. Bu bütün edebiyat dalında, dünya edebiyatında bu
şekildedir.
Çalıntı ise aynı şekilde alınan metinin/parçanın hiçbir
şekilde kaynak/hedef gösterilmeksizin kişinin metni ya da parçayı
kendisininmiş gibi kullanmasıdır. Kesinlikle etik, hukuki olmadığı gibi
suç teşkil eder. Çalıntı uluslararasında da bir suç kapsamındadır. Yani
bugün bir yazarın kendi ülkesindeki bir yazardan yaptığı çalıntı ile
başka herhangi bir ülkedeki bir yazardan yaptığı çalıntı arasında nokta
kadar fark yoktur.
Bu suçun yayınevlerince çoğu kez görmezden
gelmesi yahut gerçekten görülememesi bir yana, çalıntı yazar/şair için
“vicdani bir ölçüt”tür. Tam bu noktada okuyucunun bir şair/yazarı iyi
anlaması-fark etmesi gerekir. Bir sanat olarak iktibasın kullanımını
dışında yapılan çalıntıları en iyi şekilde ayırabilenler yazın üzerinde
titiz olan, emeğe saygı veren, edebiyatın özünü, ruhunu en iyi şekilde
kavrayan okurlardır.
Popülizmin edebiyata etkisine bakarsak,
edebiyatın olduğu günden bugüne yazın popülizmi hakimdir. Popülizmin
“halkçılık” anlamı malesef ki zaman denilen döngüye yenik düşmüş, “çıkar
dengesini karşılayacak bir kavram” olmuştur. Özellikle günümüzde hem
sanatta, hem siyasette popülerlik son derece elverişli hale
getirilmiştir ne yazık ki. Birçok yazar/şair işinin hakkını vermek için
değil, sadece popüler olmak için yazmaktadır. Bu ise kalıcılık anlamında
son derece absürttür. Bu nedenle ben bu anlayışa “Absürt Popülizm”
kavramını uygun görüyorum. İşin başka bir gerçek boyutu da şudur ki
Absürt Popülizm peşinde koşanların birçoğu bahsettiğimiz
çalıntı(alıntıyı kendine mal etme) üzerinde epey başarılıdır. Genellikle
yıllarca başarı sağlamış yazar/şairlerin bir sözünün bir ucunu alıp
birkaç değiştirmeyle, ufak noktalar üzerinde oynayarak yaparlar bunu.
Mesela ben Necip Fazıl’ın bir sözünü alayım. Bir diyalogda şöyle geçer:
Necip Fazıl üstada bir gün sormuşlar:
"Neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz?"
"Benim için yanan bir tek o var" demiş.
Ben de Necip Fazıl’ın bu sözünü bir ucundan alıp kendiminmiş gibi göstereyim:
Benim için bir tek o sigara yanıyor
Hem de aynı zamanda canımı alıyor…
Evet, belki güzel oldu. Ama sakın bunu benim sanmayın! Çünkü bu sözün
yarısının hakkı Necip Fazıl’ındır. Kendini edebiyatçı sanan birçok kişi
gösterdiğim şekilde bir kısım yazıyı alıyor, sonuna “…” koyuyor ve
kendine bununla büyük ün kazanıyor maalesef. İlginçtir ki birçok okur da
bunu fark etmez çoğu kez. Fark edenler de ses çıkarmazlar; çünkü o
ünlüdür, popülerdir! Bilinmeli ki edebiyat bir oluşturmadır, var olanı
farklı şekilde dizme asla değildir. Bunu yaptığınız zaman, evet,
muhakkak ki insanlar edebiyattan tat almayacaktır. Günümüzde eğer şiir
hiç ilgilenilmeyen bir alansa bu yüzdendir. Gitgide absürt popülizme
dönen edebiyatta gelişme yoksa bu yüzdendir. Lütfen bütün bu nedenlerle
okuduğumuz kişiyi, yazısını iyi bilelim. Elbette ki edebiyatta ortak
alanlar vardır, herkes dolanır. Ancak günümüz Türkçesiyle “hırsızlık”
onaylanmamalıdır. Zaten edebiyat araştırmacıları bir yazar/şairi ele
aldıklarında mutlaka ama mutlaka onun kimden etkilendiğini, kimden hangi
metni aldığını çok iyi çözerler. Ve “Absürt Popüler” kişiler o andan
itibaren 0 değerli bir eser sahibi görülür ne yazık ki(belki de yazık
değil, hak ederler). Bu nedenle edebiyat dünyasında ciddi yer almak
isteyenlerin bu konu üzerinde düşünmesi gerektiği büyük bir gerçektir.
Şayet kendiniz bir şey oluşturamıyorsanız lütfen edebiyatın bu
güzelliğini kanatmayarak ona yardımcı olun ki insanlar da tekrar
edebiyata ilgi duysun.
Kaynaklar:
-Fransız Kafka/Aforizmalar
-Ferit Edgü/Binbir Hece
-Orhan Veli Kanık-Destan Gibi
Kamuran Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder