09 Nisan 2018

Bûtimar



         Söylencesi de kendisi gibi gariptir Bûtimar’ın.

         Kıyılmamanın, sesinin kırılmadık yeri kalmamanın, sız(ı)layışa yer açmak için yüreği bir parça olmamanın öyküsüdür.

         Bûtimar, bir kuş. Ancak öyle efsanevi bir kuş değil. Mesela bir bülbül değil -ki gül ile bir Divan şiirinde adı anılagelsin. Bir sîmurg değil; uzak yolların arayışında olsun.
         Hep bilinmekten uzak. Kanatları minnacık. Ayaklarıyla gül toplasa yeridir.
         Hem, öyle, bir çiçekle serenadlar içinde adı geçmek, yüreği için küçük onun. Hem, öyle yurdundan gitmek, bir teslimiyet onun için. Çünkü yurdu düşü, umududur onun. Bu düş bitse, bu efsun tamama erse neyim kalır diye düşünür.
               
         Denilir ki -yazgısı bu ya- zamanın birinde, hep bir deniz kıyısında Bûtimar adında bir kuş yaşarmış. Ne o denizin gitmeye mecali olurmuş o İran ülkesinden, ne de bu kuşun denizden geçmeye. Çünkü Bûtimar, deniz suyuyla yaşayan bir kuşmuş. İnsan, nasıl ki kendisini yaşatan şeyden ayrı kalamıyorsa; kuş için de deniz, kendisinden geçilmeyecek kadar hayat dolu, kanını teninde dolaştıran engin bir mavilikmiş. Böylece, “Benim yurdumdur!” demiş Bûtimar deniz için. Ve bir an ayrılmamış baş ucundan.

                Ancak hikâye bu ya! Bûtimar’ın büyük bir korkusu varmış.
                “Ya” demiş Bûtimar, “Ya bir gün biterse!”
                “Ya bir gün gözlerimin önünde, erir de giderse!”

                Denizden içmekmiş,
                Bûtimar’ın damarlarına can veren;
                Denizden içmekmiş;
                Kalbinin hasret kaldığı.

         Ve içmemiş Bûtimar. Karşısında koca bir deniz dururken, o koca denize gönül veren ufacık kuş, biter korkusuyla -kendisini yaşatan tek içecekten- bir damla içmemiş! Pek de sürememiş ömrü böylece. Bir serdengeçti, bir çakıl taşına dönmüş kalbi.
         Bu çağ bize neyi öğretir Bûtimar’ın kısa yaşamından?

                Değil miydi bizi solduran, suyundan içmeye kıyamadığımız deniz?
                Değil miydi bağrına gömen, bizim yurt edindiklerimiz?
                Yine de uğruna serden geçtiklerimiz / yalnızca
                Bize bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ değil miydi?


Kamuran Demir
Heybe dergisi (2018, Ocak)


         
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder